Deyecek çok fazla şey var aslında. Hangi birinden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum ya, işte o koyuyor adama. Yoksa burdan bir koysam, sabahlara kadar yazsam da yazsam... Anlatsam cümle aleme, tutmadan içimde. Salıversem gitse duygularmış hislermiş düşüncelermiş ne varsa...
Zil çaldı. Kapının zili. Karnımın/midemin değil yani, yanlış anlaşılmasın. Tamam, espirili anlatımı bırakıyorum ha burada.
Kalktım, "Geldi benimki." dedim. Açtım kapıyı.
İki yıldız, hemen altında da yaklaşık 20 tane inci. Apartman koridorunun karanlığında ne de güzel parlıyorlar, Eti Browni'nin üzerine oturtulmuş minik bir mumdan aldıkları ışıkla.
Aklım hayalim durur, götüm tavana vurur. Hayretim şaşar, gözüm gönlüm göçer gider. Etme, eyleme sevdiceğim, kalpten 22sinde gideceğim!
"Kediler hiç konuşur mu?!" demeyin boşuna. Şahitlerim var!
"Şimdi, ben gel deyene kadar gelme." dedi. Olumsuz bir cevap verme şansım yok tabii ki. Çıktım odamdan bir süre sonra. Duvardaki notu gördüm, denileni yaptım, öteki notu buldum, ondan da ötekine, ordan berikine, berikinden şuradakine, buradakine, ve oradakine, köşede Kinder Sürpriz Yumurta buldum nihayetinde!
Gel de sevme şimdi...
Fırat efektli: "Allaam yareppim!"
İçiyoruz... Tak! Lan hangi ara getirdin o pastayı sen! Meyveli pasta sevmez miymişim ben? Hadi oradan! Delisi divanesiyim ülen! Benim evime, benim mutfağımdaki buzdolabıma nasıl ne zaman soktun ki sen o pastayı bir kere?! Perisin sen peri!
Sabah... Teşekkür ettim herşey için tekrar... "Giriş, gelişme, sonuç, final, hepsi harikaydı." dedim. "Final mi?" dedi, ve iki tane Coco Star attı önüme!
Varın gerisini siz düşünün.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder