17 Eylül 2010 Cuma

Fındık Ağacı. Bir Melek Benzetmesi.

Ağaç (kadın) dediğin fındık ağacı (yavuklu) gibi olacak.
Ulaşılamayacak kadar yüksek olmayacak (burnu havada olmayacak), az zorladın mı ulaşacaksın tepesine de, dibine de. (Biraz uğraştıktan sonra ilgilenecek, sohbetini paylaşacak seninle.)
Vakti geldi mi budayacaksın kuru dallarını. (Derdini dinleyeceksin, teselli/yardım edeceksin.)
Vakti geldi mi kıyak geçecek sana, verecek meyvesini. (Gülümsetecek yüzünü, huzur katacak.)
Yeri geldi mi dökecek yapraklarını (çıkaracak takılarını); soyunacak çırılçıplak (indirecek geceliğinin askılarını), tüm sadeliğini gözler önüne serecek (bedeninin güzelliğini gösterecek) en cömerdinden.
Yeri geldi mi; giyinecek yapraklarını (elbisesini), güzelliğini fark ettirecek (hayran bırakacak kendine).
Bakımını iyi yapacaksın ağacın (güzellemeler söyleyecek, gönlünü hoş tutacaksın hanımın) ki zamanı geldiğinde iyi randıman alabilesin (seni sevsin, sana değer versin.)
Çok gübrelemeyeceksin (çok iltifat etmeyeceksin) ki fındıklar güzel olsun derken hepten kocaman kocaman çirkin olmasın (sözlerin etkisini yitirmesin, inandırıcılığını kaybetmesin.)
Çürük dalları toplayacaksın, kışın yakarsın kuzinede. (Sıkıntılarını biriktireceksin biraz, ve sonra çözeceksin/hoş göreceksin.)
Salıvermeyeceksin, boş bırakmayacaksın (ilgileneceksin, fazla serbest bırakmayacaksın) ki kendi başına orman alıp yürümesin (takipte olduğunun farkında olsun, sahiplenildiğini bilsin.)
Uzatmaya gerek yok: yan gelip yatacaksın gölgesinde, çay içeceksin, kafa dinleyeceksin.
(Her şeyi bir kenara bırakacaksın: hoş muhabbetler ederken, çay içeceksin, huzuru hissedeceksin.)

1 yorum: