26 Mart 2011 Cumartesi

Üşengeç

Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya başlıyorum işte gördüğün gibi. Kendime biraz zaman ayırmak istedim ama sanırım bunu başaramadım. Yazmak, sanırım düşüncelerimin ve duygularımın aktarımında daha etkili bir yol. Çünkü kendi kafamda döndükçe dönüyor ve somut bir şey elde edemiyorum. En azından yazma işlemim bittikten sonra ne dediğimi okuyarak biraz olsun yol alabilirim. Geçmişte de bunu denedim, sonuç başarılı oldu. İşin garip tarafı; geçmişte olumlu yönde etki yaratan bu yolu neden bir kenara bırakıp, yazmadan, kelimelere dökmeden halletmeye çalışmam. Yok yani, biliyorsun oğlum neyin biraz olsun işe yaradığını, ne diye kullanmıyorsun o zaman? Daha iyi bir çözümün var mı sanki? Yok. O zaman?
Haydi. Kıpırdat parmaklarını bakalım.
Şimdi. Olay şu: üşengeçlik.
Nereden ve neden üzerime ölü toprağı serpilmiş gibiyim, bunu bilemiyorum. Havalardan olmadığı kesin. Zira şu güzelim İzmir güneşini bu sevecen cumartesi gününde önemsemedim. Bütün gün evdeydim. Çıkmadım dışarıya. Deniz'in bana ihtiyacı vardı, ama kendisi de halledebilir diye düşündüm ve gitmedim yanına. Ona göre geçerli olmayan bir sebebim vardı hem, ama tabi anlamak istemediği için -kabullenmek istemediği için diyelim- ufak çaplı bir trip ile kapattı konuyu.
Sözde odamı temizleyecektim bugün. Viledayı alıp, halımı kaldırıp, odamın her bir yerini pırıl pırıl edecektim. Her nedense bilgisayar başında oturup dizi izlemek çok daha harika bir fikirmiş gibi geldi.
Cityville diye bir oyun var Facebook'ta, onu oynadım bir de.
Ne kadar saçma bir hayatım var benim!
O kadar güzel şeyler yapmak istiyorum ama bir türlü harekete geçtiğim yok. Ne yani illa ki sağlam bir kişiden iyi bir laf mı yemem lazım? Neden kendi kendimin kurtarıcısı olamıyorum? Hala daha neyin tribindeyim? Yahu davet ettin, gelirlerse ne mutlu, gelmezlerse ne diye sıkıyorsun evladım kendini? Herkes senin gibi ininde yaşamak zorunda değil ki. Dışarı çıkıp güneşi hissediyor millet. senin gibi evde neden yorgan döşek yatsınlar ki?
Yorgan döşek yattığım falan yok. Sadece bir halsizim, üşengeç ve tembelim, o kadar.
Aferin. Ders de çalışma, iki satır makale de okuma, romanlarınla hiç ilgilenme zaten. House, Moonlight, Kyle XY kurtaracak seni.
Mozart veya Beethoven da kurtarmayacak. Handel ve Chopin'den de iş çıkmaz.
Burcu Hoca da bir yere kadar tutar seni kontrol altında. Kadın seninle uğraşacak değil ya her daim, elbet senin de kendi kendine toparlanmanı bekleyecek. Hatta -dur biraz- beklemeyecek. Neden beklesin ki? Zaman kaybından başka nesin ki sen? Başka işi gücü mü yok. Hem kadın daha ne yapsın sana: zaten yeterince fırsat sunmadı mı, motive edici sözler söylemedi mi. Hem gayet de inandırıcıydı, yamuk görmeyeceğini biliyorsun o hatundan. Peşinden arayıp bir saat sonra, hatta şunu şunu da birlikte yapabiliriz bak demedi mi, seni sevdiği için "bizim oğlan" diye hitap etmiyor mu, hem bak samimi de yaklaşıyor sana, ilgileniyor da, daha ne istiyorsun?
Enerjik olmak, daha sağlam iradeli -karakterli yazdım önce, sildim iradeli yaptım- olmak istiyorum.
Kendime olan sosyal ve akademik güvenimizi kazanmalıyız.

1 yorum:

  1. amk amk amk! zaten herkes yanlış yerde durur.

    madem evcilsin gel benim yerime geç 7/24 evdeyim arada laptop una bakarsın. ben de senin yerine geceyim ve burcu hoca benimle ilgilensin de bunun hakkını vereyim hakkını. boş konuşuyorsun gürşah çekiç. kaç senedir bıdı bıdı yapmam lazım etmem lazım, sonra kendi kendini böyle fırçalamalar. ee sonuç? artık yemezler. (ikisine birden yükleniyolaar)

    YanıtlaSil