15 Mayıs 2011 Pazar

Genç Entel'e Mektup

"Bakıyorum da memleketimin her bir köşesinden yazar fışkırıyor. Ne güzel ne güzel, internet günceleri icat oldu (bazı -öküz kafalılar ay pardon vatandaşlar diyecektim- vatandaşlar blog da diyor buna) da milletin içi rahatladı. Ne var ne yok her bir şeyini anlatır oldu alem." Diyerek başlamayı düşünmüştüm yazıma. Ne var ki bu yanlış bir düşünce (blog diyenlere de haksızlık ettim, pardon. Çünkü odun kafalılar aslında) olurdu. Zira çağımız hızla değişiyor efendiler. Evet, ben de basmakalıp lafı patlattım, "çağımız hızla değişiyor" diyerek. Ve ekliyorum, ayak uydurmak gerek (?)

Yazar fışkırdığı falan yok. Yazar adayları daha çok göz önünde sadece. Önüne gelen her şeyi okuduğunda veya yazdığında yazar/entelektüel olmuyor insan malesef. Ha keşke olsa, oh, ne ala memleket, cümle alem süpersonik bilgili kültürlü takıldık (tabi sonra bunun sonuçlarına da katılırdık ya, orası ayrı.)

Analar babalar korkmasın, ortalık "entel"den geçilmiyor diye. Öncelikle şu kelimenin alaycı kısaltmasından kurtaralım kendimizi, ondan sonra bir ayar çekilir. Bir ayar çekilmeli zaten. Genç, hevesli, özenti ve hayalci arkadaşlarımıza.

Bayanlar baylar, tamam, ben de kabul ediyorum, benden size akıl olmaz. Benim sıfatım rütbem nedir ki size akıl/nasihat vermeye kalkışıyorum. Fakat şunu iyice belleğinize yerleştiriniz lütfen: içinizdekileri dökmek, kusmak, boşaltmak için öncelikle gerçekten sınırları zorlayana kadar hatta sınırları aşana kadar toplamalı, yutmalı, doldurmalısınız içinizi.

Hala daha kitap okumanın önemini anlatmama lüzum var mı? Yetmedi mi çevrenizdeki tüm yol gösterme heveslisi büyüklerinizin öğütleri? Yetmedi mi öğretmenlerinizin kitap okutmak için bunca tavsiyesi? Lanet olsun evet gerçekten zor bir şey, sinema ile ilgilenmek, film izlemek çok daha kolay (gibi geliyor aslında) ama o filmler hakkında, sinemanın kendisi hakkında zaten alabildiğine çok eser yazılıyor, kitap basılıyor. İşin özünde okumak var yani. O yüzden, tekrar okumalıyız.

Önünüze gelen her şeyi okumamalısınız elbette. Eat, Pray, Love diye bir şey çıktı mesela. Ya da Twilight. Farketmez. Biri, ötekinin laciverti. Genç arkadaşlarım, lütfen, ticari şeylerle işimiz yok bizim. Kendimizi geliştirmek istiyorsak, bu basit sanat yoksunu sayfalarla uğraşmamalıyız. Popüler kültüre eğilip, gelip geçici şeylerle, saman alevleriyle yazık etmemeliyiz ruhumuzu. Önce eskilere uzanmalıyız. Antik Yunan'dan alıp gelmeliyiz. (Yunan dedim de aklıma geldi: sevgili katırcığım -ay çok pardon!- pıtırcığım, madem ki tiyatroyu bu kadar çok seviyorsun, tiyatro yapmak istiyorsun, koş git önce Aristo'nun Poetika'sını al halamın kızı. Okuduktan sonra da var git Stanislavski'nin Bir Aktör Hazırlanıyor'unu oku ciğerimin köşesi.)

Yunan kalsın bir köşede, gelelim kendi memleketimize. Canlar, a dostlar, bre arkadaşlar, hanımlar, beyler... Şekspir'i (Shakespeare) ne kadar iyi bilirseniz bilin, Virjinya Vulf'un (Virginia Woolf) hepsini hatim edin: eğer ki Yahya Kemal'imizi, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet'imizi bilmiyorsak, Ahmet Hamdi (Tanpınar) ile hiç uğraşmamışsak, ya da ne bileyim bir Adalet Ağaoğlu ile hoş beş etmemişsek - ya da Aziz Nesin, ya da Attila İlhan, hiç farketmez- hala "tırt"ız demektir.

Ökkeşlerim ve Safinazlarım, lütfen: yerelden başlayarak çıkaralım çizgimizi dışarıya. Önce iç, sonra dış (her anlamda bu sözüm, önce içeri'ye, iç'e, ondan sonra dışarı'ya, dış'a vurmalıyız ne var ise.)

Unutmayalım ki, bu, bir faşizanlık olmaz, bir ırkçılık olmaz. Kimse sizi bunu yapıyorsanız yargılamaz (aslında yargılar, pardon, evet, çünkü tuti-i garbi kılıklı vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün artmakta. Batı hayranlığı öylesine büyük boyutlarda ki birçok arkadaşımızda, Kiits (John Keats) ile veya Po (Edgar Allan Poe) diyorlar başka da bir şey demiyorlar. [Gören duyan da bir şey sanacak. Annabel Lee'den başka şiirini bilmezler adamın, ama nedense taparlar herifçioğluna.] )

Önce biz kendi edebiyatımızı sanatımızı fikrimizi bilelim ki, sonra diğerleriyle aşık atabilelim. Unutmayalım ki kendi sanatımızı bilmezsek, kendi kültürümüze haksızlık, saygısızlık, nankörlük etmiş oluruz. Ve bunu yapmak istemeyiz. Ve unutmayalım ki özenti dedim size. Devam edin böyle. En azından bilgiye özenmişsiniz, sanata dalmaya çalışıyorsunuz, felsefeye eğilmeye çalışıyorsunuz öyle veya böyle. Başka tiplerin özentisi olmanızdansa, "entel özentisi" olmak çok daha iyi olsa gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder