15 Mayıs 2011 Pazar

Genç Entel'e Mektup 2

Zahmetli işler bunlar. Kolay değil o kadar.
Sağlam bir irade lazım öncelikle. Her gün her gün aynı sabrı ve azmi göstermek kararlılık ister.
Kitap okumaktan bahsediyorum. Kitap okumak diyorum, zor şey diyorum.
Kim oturacak oturduğu yerde de bilmem kaç saat da –pardon dakika- bir insan evladının yazdıklarıyla yoracak o güzelim gözlerini. Yok, gelemeyiz biz öyle şeylere. Kasar bizi.
Bunun yerine sinema sanatına adadı gençlik kendini. Neredeyse her gün bir film izliyor genç vatandaşlarımız. “Şu filmi izledin mi hacı?”, “Yahu geçen gün bir film izledim, yok böyle bir şey aga!”, “Johnny Depp de amma karizma adam ayol, bitiyorum herife resmen.” Bunlar ve bunlara benzeyen cümleleri sıklıkla duyar olduk. Kimse kimseye “kirve şu kitabı okudun mu sen?”, “amcaoğlu, herif bir roman yazmış ama var ya, koptum resmen!”, “hatun bir şiir yazmış, valla dibim düştü ha!” gibilerinden sözler sarfetmiyor.
Kızmayın hemen. Şurada bir şey anlatmaya çalışıyorum, tepkinizi sonra gösterirsiniz. Elbette var hala okuma meraklısı gençler, elbette, ben de biliyorum kitap kurdu arkadaşımız çok. Fakat bu tür entelektüelite meraklısı, bilgi heveslisi, hayırlı evlatların sayısı, diğer gruba göre çok daha az. Hele hele, her gün bir film izleyip de bununla yetinmeyen bir de roman/öykü/tiyatro eseri okuyan ağabeylerimiz ablalarımız var ki, onlar da pandalar gibi. Nesilleri tükenmek üzere ve çok seviliyorlar.
Bunun yanında bir de dizi furyası baş gösterdi son dönemde. Bu fırtınaya kapılanların arasında bendeniz cahil efendi de var. Neymiş efendim Hugh Laurie gibisi yokmuş, House on numaraymış da yok efendim The Big Bang Theory çok çılgınmış. Falan da filan. How I Met Your Mother, Californication, Spartacus –harbi manyak dizi ha!- bunlar konuşuluyor sohbet ortamlarında artık daha çok. İyi yine şu Lost ve Prison Break bitti de kurtulduk. O neydi öyle yahu, haftalarca değil, aylarca özellikle bu iki dizinin muhabbeti döndü sohbet masalarında, otobüs koltuklarında, çayırda çimende.
Prison Break’teki Michael Scofield ve Lost’taki Sawyer hanımların, How I Met Your Mother’daki Robin –Lily de fena değil hani! O da olsa olur, o da olsa olur, oh, mis!- ve The Bing Bang Theory’deki Penny de beylerin fantazilerini süsledi. Spartacus’teki ve Nip/Tuck’taki elemanlardan bahsetmiyorum bile!
Her neyse. Toparlıyorum konuyu tamam. Ağzımızdan akan suları silelim de asıl meseleye geri dönelim: nispeten daha kolay olduğu için sinemaya sığınıyoruz gençlik! Asıl mesele edebiyatta! Asıl olay sahaflarda! O eski kitapların kokusunu ala ala okusak romanları öyküleri şiirleri fena mı olur! Hakikat kitaplarda yazar, sinemada gösterilir. Kaynağa, membaya inmek lazım! Önce kitap, sonra film.
Unutmayalım ki, sinema eserleri önce yazılır, sonra beyaz perdeye aktarılır. Önce roman çıkar, ondan sonra filmi yapılır. Sizin de en çok sevdiğiniz suç filmi The Godfather, değil mi? Ama o Mario Puzo’nun romanı aslında? Sizin de en çok sevdiğiniz romantik filmlerden biri The Notebook, değil mi? Ama o Nicholas Sparks’ın romanı aslında? Sizin de en çok sevdiğiniz dram filmi Perfume –Story of A Murderer- değil mi? Ama o da Patrick Süskind’in romanı aslında? Ee? Ne yapmalı o zaman?
Önce kitap arkadaşlarım-dostlarım-yeğenlerim-ablalarım-abilerim, önce kitap! Unutmayalım ki sinemacılar önce okur, sonra yoğurur, sonra filmini çeker. Hem edebiyat, sinemadan daha eski, daha köklü bir sanat olduğuna göre, e biz de bilginin ve zevklerin çeşmesinden içip dindireceğimize göre bu entelektüelite açlığımızı-susuzluğumuzu? Ne yani, dağ başındaki pınardan su mu içmek daha iyi, yoksa belediyenin borusuyla evine gelen terkos suyu mu? Sizi bilmem ama, ben doğal olanı severim.
Into The Wild’daki gibi!

2 yorum:

  1. ben düşünmek istemiyorum kardeşim. düşünmek zor, düşünmek pahalı, düşünmek somurtkan. ben gülmek istiyorum.

    ne yapacağım o kalın kalın kitapları. uğraş dur şimdi anlamaya. hodri meydan. kitap mı daha kalın kafan mı?

    ne gerek var şu kısıtlı zamanımı harcamaya. ölüğ gideceğiz şunun şurasında. hangi kitabın yazarı çözmüş, kainatın sırlarını? hangi şair bulmuş aşkın anahtarını?

    haydi bakalım kovrin bey, söylemesi kolay. kolaysa asansörü kullanma, merdivenlerden çık yukarı. bu senin için daha sağlıklı. göbeğine kuvvet.

    YanıtlaSil
  2. Ama ben hem film hem dizi izleyip hem de kitap okuyorum aynı zamanda. Hıh. Anladım ki bazen işsiz kalmak iyidir. Okunacak izlenecek onlarca şey var ve benim zamandan bol bi şeyim yok. Şahane.

    YanıtlaSil